Blogumun bu yazısı sıcacık, masmavi ve yemyeşil olacak çünkü bu kez Thassos Adasındayız. Gezentiler ekibinin Almanya ayağı bizimle değil. Bu yüzden yazmak, bu yolculuğu onlarla da paylaşmak farz oldu. Osmanlı yönetiminde kaldığı 1455-1912 yılları sebebiyle olsa gerek adanın diğer adı Taşöz. Mermer yatakları, zeytin ve çam ağaçları, üzüm bağları ve adanın neredeyse her yerine serpilmiş güzel plajlarıyla heyecan verici bir ada burası. Her yer yemyeşil, dağlık. Adanın tek kara yolu denize paralel, tüm adayı çevrelemiş. En güzel plajlar adanın doğusu ve güneyinde.
Adettendir diyerek çektiğimiz İpsala sınır kapısı fotosundan sonra 198 km ötede Keramoti'den adaya giden feribota biniyoruz. Bilet gişesindeki kız "Merhaba", arabalara broşür dağıtan genç kızlar "Buyrun" diyor. Hayda! Neredeyiz biz?
Neyseki frape bize Yunanistanda olduğumuzu hatırlatıyor.
MARBLE BEACH
35-40 dakikalık feribot yolculuğunun ardından adaya ayak basıyoruz. Güney sahildeki kalacağımız yere gitmeden yol üstünde ünlü plajlardan Marble Beach'e gideceğiz. Yol hep denize paralel ve nerede park etmiş arabalar varsa orada bir plaj var demek. Ama Marble Beach ile ilgili okuduğumuz tüm kaynaklar yolunun çok zahmetli olduğunu anlatıyor. Gerçekten de anayoldan ayrıldıktan sonra beyaz bir toz bulutunun içinde, oldukça engebeli bir yolculuğun sonunda büyüleyici renkleri olan bu güzelim plaja iniyoruz. Yol şaşkınlığından olsa gerek, önceki yolculuklarımızdan bilmemize rağmen, kendi şezlongumuz olmasına rağmen şezlong kiralıyoruz:)
Bir iki saatlik yüzme molasından sonra kalacağımız bölge Potos'a doğru merakla yola çıkıyoruz. Studios Gagos bizi minik sevimli ayrıntılarla bezenmiş odası, bahçesinde zeytin ağaçları, kekik, nane, adaçayı gibi baharatların demet demet açtığı güzel bahçesiyle karşıladı.
Akşam yemeği için Potos merkezine yakın kumsal üzerindeki Sea Breeze'e gidiyoruz. Uzo Barbayani eşliğinde kabak kızartma, dev bir deniz ürünleri tabağı geliyor. Tüm porsiyonlar çok büyük burada. Garsonun salata sipariş etmememizi tavsiye etmesini porsiyonları görünce ve hiç bir şeyi bitiremeyince anladık:(
Adettendir diyerek çektiğimiz İpsala sınır kapısı fotosundan sonra 198 km ötede Keramoti'den adaya giden feribota biniyoruz. Bilet gişesindeki kız "Merhaba", arabalara broşür dağıtan genç kızlar "Buyrun" diyor. Hayda! Neredeyiz biz?
Neyseki frape bize Yunanistanda olduğumuzu hatırlatıyor.
Önde biz, arkada Thassos |
MARBLE BEACH
35-40 dakikalık feribot yolculuğunun ardından adaya ayak basıyoruz. Güney sahildeki kalacağımız yere gitmeden yol üstünde ünlü plajlardan Marble Beach'e gideceğiz. Yol hep denize paralel ve nerede park etmiş arabalar varsa orada bir plaj var demek. Ama Marble Beach ile ilgili okuduğumuz tüm kaynaklar yolunun çok zahmetli olduğunu anlatıyor. Gerçekten de anayoldan ayrıldıktan sonra beyaz bir toz bulutunun içinde, oldukça engebeli bir yolculuğun sonunda büyüleyici renkleri olan bu güzelim plaja iniyoruz. Yol şaşkınlığından olsa gerek, önceki yolculuklarımızdan bilmemize rağmen, kendi şezlongumuz olmasına rağmen şezlong kiralıyoruz:)
Plaj ve denizin dibi bu badem şekeri şeklindeki milyonlarca çakılla kaplı |
Bir iki saatlik yüzme molasından sonra kalacağımız bölge Potos'a doğru merakla yola çıkıyoruz. Studios Gagos bizi minik sevimli ayrıntılarla bezenmiş odası, bahçesinde zeytin ağaçları, kekik, nane, adaçayı gibi baharatların demet demet açtığı güzel bahçesiyle karşıladı.
Akşam yemeği için Potos merkezine yakın kumsal üzerindeki Sea Breeze'e gidiyoruz. Uzo Barbayani eşliğinde kabak kızartma, dev bir deniz ürünleri tabağı geliyor. Tüm porsiyonlar çok büyük burada. Garsonun salata sipariş etmememizi tavsiye etmesini porsiyonları görünce ve hiç bir şeyi bitiremeyince anladık:(
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder